CGTN / Dennis Etler
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dış politikasının önemli bir bileşeni vekâlet savaşlarının yürütülmesidir. Amerika’nın ülke dışındaki savaşlara ve müdahalelere doğrudan karışmasının acı deneyimi, ona bir veya iki ders öğretti. Birincisi, en iyisi savaşınızı başkalarının yapmasına izin vermek ve ikincisi, inandırıcılığı sürdürmek için işi verdiklerinden uzak durmak önemlidir.
ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan yara almadan çıktı. Gelişmiş dünya yaralarını sararken, ABD kendisini Batı Avrupa, Pasifik Adası ve Doğu Asya çevresinde konuşlanmış bir orduyla dünyanın en güçlü ülkesi olarak buldu.
Avrupalı sömürge güçleri, sömürgeleri içindeki ulusal kurtuluş mücadelelerinde bir artışla karşı karşıya kaldılar ve Sovyetler Birliği’nin başını çektiği yükselen Sosyalist Blok, 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın ardından yeniden yapılanma ile meşgul oldu. Avrupa sömürgeciliği zayıflarken, ABD “dünya polisi” konumunu devraldı ve küresel bir hegemon haline geldi. Avrupa’daki Nazilerin anti-Sovyet projesini ve Asya’daki Japon İmparatorluğu’nun Çin karşıtı görevini devraldı. Sonuç olarak, oynadığı role ne zaman meydan okunsa doğrudan müdahale etti. Doğu Asya, Güneydoğu Asya ve Karayipler’deki ülkeleri istila etti ve Avrupa’daki Sovyetler ile Asya’daki Çin’e meydan okumak için birlikler konuşlandırdı.
Kore yarımadası ve Vietnam’daki askeri maceraları bir yıkım haline geldi. Aynı şekilde, daha sonra Afganistan ve Irak’taki askeri istilaları da felaket oldu. ABD politikası, kendisini daha fazla hasara maruz bırakmak yerine, yabancı savaşçıların onun yerine savaşmak için eğitildiği ve konuşlandırıldığı vekâlet savaşlarına kaydı. Bunun ilk örnekleri Nikaragua’daki Kontra isyanı ile El Salvador ve diğer birçok Latin Amerika ülkesindeki ABD tarafından eğitilmiş ölüm mangalarıydı.
Orta Doğu’daki yenilgilerinden sonra ABD, bölgedeki stratejik hedeflerine ulaşmak saldırma ve teröristleri kullanma şeklinde ikiyüzlü bir taktik uyguladı. Yani amacı uğruna olduğu zaman onlara saldıracak ve gerektiğinde rejim değişikliği için hedeflediği kişilere karşı konuşlandıracaktır. Dolayısıyla, ABD’nin Orta Doğu’daki çeşitli terörist gruplara hem saldırdığını hem de destek verdiğini görüyorsunuz. Bu taktik, ABD’ye izlerini kapatması için ihtiyaç duyduğu “gerçekçi inkâr edilebilirliği” veriyor.
Bununla birlikte, ABD’nin kullandığı en yararlı taktik, “Renkli Devrimleri” teşvik edilmesidir. ABD, itaatkâr olmayan hükümetleri devirmek ve onları güvenilir bağımlı ülkeler yapmak için tasarlanmış hükümet karşıtı protestoları başlatmak ve kontrol etmek için kullandığı bir dizi taktik geliştirdi. Bu çaba, karışık sonuçlar elde etti, ancak doğrudan müdahaleden çok daha etkilidir.
ABD’NİN TAKTİKLERİ ÇİN’İN İSTİKRARINI BOZAMAZ
Dolayısıyla ABD’nin bu taktikleri Çin’in istikrarını bozmak ve büyük bir güç olarak yükselişini engelleme girişiminde kullanması şaşırtıcı değil. ABD, Çin’in Taiwan’ındaki ayrılıkçılara, Hong Kong Özel İdari Bölgesi’ndeki isyancılara ve Tibet Özerk Bölgesi ile Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ayrılıkçılara desteği içeren hibrit savaş yürütüyor.
ABD, Xinjiang’daki Uygur ayrılıkçılarını yıllardır destekliyor. Xinjiang’ın bağımsızlığını savunan eski Uygurlar, uzun süredir ABD Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) tarafından finanse ediliyor. ABD ayrıca, Suriye’de ve Orta Doğu’nun başka yerlerinde İslam Devleti tarafından eğitilen Uygur teröristlerini gizlice destekliyor. Bunlar terör eylemleri gerçekleştirmek için Xinjiang’a aktarıldılar.
Çin’in terörizme karşı koyma çabaları ABD tarafından, olumsuz bir tanıtım yaratmak ve tecrit etmek amacıyla Çin’i bir insan hakları istismarcısı olarak karalamak için kullanılıyor. Ancak bu taktikler, ABD tarafından söylenen yalanlar ve atılan iftiralar ifşa edilip çürütüldükçe kulak ardı edilmeye başlıyor.
Amerika’nın küresel hedeflerini ilerletme konusundaki yanıltıcı taktiklerinin geri tepmesi, Trump yönetiminin diğer ülkelerin işlerine müdahale etmeyi bırakacağını ilan etmesine neden oldu. Bu, Amerikan halkının savaş yorgunluğunun ifadesiydi, fakat Trump ve onun sağcı yabancı düşmanı ile nefret tacirlerinden oluşan çevresi, ABD’nin asırlık zorla bir şeyler yaptırma ve savaş gemisi diplomasisi uygulamalarına asla boyun eğmedi.
Biden yönetimi, özellikle Çin ve Rusya ile ilgili olarak, önceki yönetimlerin dış politikasının en kötü yönlerini şu ana kadar ikiye katladı. Ancak Biden’ın Amerika’nın “istisnacılığını” ve “vazgeçilmezliğini” destekleme girişimi başarısızlıkla sonuçlanacak. ABD artık “ağır top” değildir ve bunu ne kadar erken anlarsa o kadar iyi olur.