China Daily / Xu Shanpin

Avustralya Ticaret Bakanı Dan Tehan, geçen hafta çarşamba günü Avustralyalı işletmelere, ikili ilişkilerin on yıllardır en düşük seviyeye gerilediği Çin ile ilişkileri düzeltmek amacıyla “sorumluluk almaları” çağrısında bulundu.

Avustralyalı işletmeler kötüleşen ilişkilerin zorluğunu göğüslemek zorunda kaldılar. Ancak Çin küresel büyümenin motoru olmaya devam ettiği için, Avustralya’nın ticaretini çeşitlendirme yaklaşımı Çin ile ilişkilerini düzeltmezse işe yaramayacak.

Çin Ticaret Bakanlığı, yedi ay süren bir soruşturmanın ardından Avustralyalı şarap üreticilerinin Çin’deki ürünlerinin fiyatlarını düşürdüğünü tespit ettikten sonra 28 Mart’ta gelecek beş yıl için ithal edilen Avustralya şaraplarına gümrük vergisini yüzde 116,2’den yüzde 218,4’e çıkarmaya karar verdi.

Ticaret Bakanlığı, Avustralya şaraplarının sübvanse edilmesi ve piyasa değerinin altında satılmasının Çin şarap endüstrisine önemli zarar verdiğini, sübvanse oranının yüzde 6,3 ve yüzde 6,4 arasında olduğunu da bildirdi. Bakanlık, ancak çifte vergilendirmeden kaçınmak için Avustralya şaraplarına anti-damping vergisi uygulamaya karar verdi.

Avustralya İstatistik Bürosu’na göre, şarap ihracatındaki yüzde 53’lük düşüş nedeniyle Çin’e içki ihracatında bir gerileme görüldü. Avustralya’nın, 2019 yılında Çin’e yaptığı şarap ihracatı 1,28 milyar Avustralya dolarına (976,6 milyon ABD doları) ulaşarak ülkenin toplam şarap ihracatının yüzde 44’ünü oluşturdu.

Uzmanlar, Çin Ticaret Bakanlığının kararından sonra Avustralya şaraplarının Çin piyasasındaki payının daha fazla düşebileceğini, Çin’in geçen yıl kasım ayında daha önce anti-damping vergisini yüzde 212’ye kadar yükselttiği için Avustralya şaraplarının Çin piyasasındaki payının en az yüzde 20 oranında düştüğünü söylediler. Ayrıca Çin şarap kuruluşları son aylarda gönüllü olarak Avustralya’dan şarap ithalatını durdurarak, İtalya gibi alternatif kaynaklara yöneldiler.

Kötüleşen Çin-Avustralya ilişkilerinin diğer bir sonucu da 2020 yılında Avustralya’daki Çin yatırımlarının yüzde 61 düşerek, 1 milyar dolarla altı yıldaki en düşük seviyesine gerilemesiydi. 

Kötüleşen Çin-Avustralya siyasi ilişkileri arpa ve kereste ithalatında da sorunlara yol açarken, Canberra yönetiminin, Beijing karşıtı politikalarını gözden geçirmeye ve çok geç olmadan önce ikili ilişkilerini düzeltmek için yapıcı adımlar atmaya ihtiyacı bulunmaktadır. 

AVUSTRALYA SORUNU SİYASALLAŞTIRDI

Çin, bazı Batılı ülkelerin ticari yaptırımlarına maruz kalması nedeniyle, bu tür yaptırımların diğer yüzünü ve milliyetçilik ile yabancı düşmanlığının her iki tarafa verebileceği zararı biliyor. Bunun için sorunun siyasallaştırılmasına karşı ve gerçek şu ki, ticareti diplomatik bir araç olarak kullanmaktan kaçınması bunu kanıtlıyor.

Avustralya, Çin’i hedef almada Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi körü körüne izliyor. Gerçekte Canberra yönetimi, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin yeni koronavirüs salgınından sonra Çin’e karşı birlik olunması çağrısına karşılık olarak, Şubat 2020’de Beijing’e yönelik politikasını değiştirmeye başladı. Canberra, salgından Çin’i sorumlu tutmak için virüsün kaynağının incelenmesine dair uluslararası inceleme çağrısında bile bulundu. Aslında, Avustralya Çin karşıtı kampta ön saflarda yer aldı.

Çin kısasa kısas stratejini takip ettiğinde, Avustralya, düşmanca davranmakla ve “ticari avantajlarını” kötüye kullanmakla suçladığı Çin’i, “kindar ve güvenilmez” bir ticaret ortağı olarak tanımladı. Bazı Avustralyalı siyasetçiler ve uzmanlar Avustralya ekonomisinin Çin’den ayrıştırılmasını bile talep ettiler.

Açıkçası bu, Çin-ABD anlaşmazlığı ve Avustralya’daki artan Çin karşıtı duyguların, Çin-Avustralya anlaşmazlığındaki yoğunlaşmada bir katalizör görevi gördüğünü bilse bile Çin halkını öfkelendirdi. Bazı Çinli internet vatandaşları Avustralya mallarına boykot çağrısı bile yaptılar.

Avustralya sorunu siyasallaştırdı ve kendisini “Çin’in zorbalığının” kurbanı olarak göstermeye çalıştı. Ayrıca Çin’e karşı parlamentolar arası bir ittifak kurulması çağrısı yapmak için ideolojiyle ticari sorunları karıştırdı ve Çin’i insan hakları ihlalleriyle suçladı. Ve “Çin tehdidi” teorisini abartarak, küresel yönetimde daha büyük rol oynamaya çalışıyor. Ancak Avustralya, Çin-Avustralya anlaşmazlığının temel nedenini görmezden gelmemeli ve sorunları profesyonel bir şekilde değerlendirmek için önlemler almalıdır. Avustralya, “Çin karşıtı hareketin” öncü kolu olarak kalmaya devam ettiği ve görüşmeler yoluyla sorunları çözmeyi reddettiği sürece Çin-Avustralya ilişkileri normal seyrine dönmeyecektir.