CGTN
Biden yönetimi, geçen hafta perşembe gecesi Suriye’deki İran’ın desteklediği milislere karşı hava saldırısı düzenlenmesi emri verdi, bu onun başkanlığının ilk askeri eylemiydi. Bu saldırıyı “savunmacı bir misilleme” olarak tanımlayarak, Trump yönetiminin bir yıl önce benzer bir dişe diş tarzında Tümgeneral Kasım Süleymani’yi öldürmesini eleştiren Biden yaptı.
Olayla ilgili tepkiler iki katmanlı; ilk olarak, çok az kişi yeni yönetimin Orta Doğu’yu tekrar bombalamayı seçmesine, onlarca yıldır uygulanan dış politika mirasının devamına şaşırdı.
İkinci olarak, Biden’ın başkanlık seçimine aday olduğunda sürdürdüğü savaş karşıtı söylemi ile ardından görevdeyken aceleyle savaşı benimsemesi arasında açık çelişkiler var. Bu Biden’ın parçası olduğu Obama Beyaz Saray’ının yaptığı bir şey.
Son saldırı Trump’ın İran sorununu ele alma biçimi gibi tutarsız olmayabilir ama nihayetinde ABD’nin bölgede askerileşmeye sürüklenmeye devam edeceğini ve Suriye’de istikrarı desteklemek için yeni bir arzusu olmadığını gösteriyor.
Neden Suriye? Suriye iç savaşının kendi sorunları var, ama nihayetinde bu daha geniş ABD-İran sorununun bir alt parçası ve sayısız aktör arasındaki çok yönlü bir jeopolitik güç mücadelesi. İran ile Rusya’nın Esad yönetimine dost olması onları ABD, Suudi Arabistan, İsrail ve Sunni muhalefet güçlerini destekleyen diğerleri ile doğrudan çatışma içine soktu. Bu yaklaşık on yıldır süren bir senaryo, Suriye’nin egemenliğini herkesin her şeyi yapabileceği bir dereceye indirdi ve resmi barış sürecinde bir atılım umudu da görünmüyor.
Bu arada, Trump yönetimi Suriye’yle az ilgilendi, daha çok, Ortak Kapsamlı Eylem Planını (JCPOA) başarısız kılmak için çalışan Mike Pompeo ve John Bolton gibilerin sürüklediği, İran’la gerginliği artırmak peşindeydi.
BIDEN ASKERİ SEÇENEĞİ TERCİH ETTİ
Trump yönetimdeki son haftalarında Biden yönetimini sert politikalara müşkül duruma sokmak için Tahran’a karşı sert yaptırımları ikiye katladı. Yeni başkan Tahran ile bir görüşme zemini aramaya çıksa da, anlaşmaya geri dönmek için Avrupa Birliği’nin (AB) hazırladığı görüşmeler geri atıldı.
Biden, Turmp gibi tutarsız olmasa da, yine de tekrar askeri seçeneği tercih etti. Bu hareket muhtemelen geçen yılki gibi büyük bir restleşmeye yol açmayacak ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmeyecektir, ama yine de gerginlikleri daha da artıracak ve bütün bölgede ABD-İran rekabetinin sahnesini hazırlayacaktır.
ABD basitçe ordusunu Orta Doğu’dan dışarda tutamaz ve içinde olmak için yasal bir hakkı olmadığı bir ülkede, uluslararası hukuka tamamen aykırı biçimde tek taraflı olarak güç kullanmaktan vazgeçemez.
Eğer Biden ciddi ciddi İran’la diyalog başlatmayı düşünüyorsa, Washington tekrar nasıl, geçen yönetimde olduğu gibi, Washington bölgeyi bombalama, hedef alma ve yıkma konusunda hesap vermeyen bir hakkı kendisinde görürken, Tahran’ın basitçe askeri yetenekleri üzerinden büyük tavizler vermesini bekleyebilir?
Neden biri böyle tek taraflı koşulları kabul etsin?
Bu Biden’ın Trump’ın politikalarını, sadece dost yüzüyle benimsediği başka bir örnek.
ABD, Asya ya da “Hint-Pasifik” denen yerdeki dış politikasının kabuğunu değiştirmek isterken, Orta Doğu bataklığı öylece duruyor. Biden yönetimi daha fazla evrenselci ve “değer” yönelimli yaklaşımı, yönetimi bölgeye Trump’tan daha fazla sözüm ona insan hakları adına karışmaya hazır hale getirecektir. ABD-İran ilişkilerinin önünde uzun bir yol var dolayısıyla dünyanın bu bölgesinde barış, istikrar ve uzlaşma umudu en az seviyede olmaya devam edecek.