CGTN / Azhar Azam
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve “Hint-Pasifik” meseleleri için yaptığı seçim Kurt Campbell’in, Foreign Affairs dergisinin Eylül/Ekim 2019 sayısında çıkan “Felaket Olmadan Rekabet” başlıklı makalesinde, ABD’nin, “çıkarlarını korumak ve özellikle Hint-Pasifikte, kaçınılmaz gerilimin, doğrudan çatışmaya dönüşmesini önlemek için en iyi şansı sunacak” şekilde Çin ile askeri, ekonomik, politik ve küresel yönetim olarak dört temel rekabet alanında birlikte yaşamanın uygun şartlarını belirlemesini tavsiye etti.
Makalede Çin’in daha zorlu bir ekonomiye, daha sofistike bir diplomasiye ve Sovyetler Birliği’nden daha esnek bir ideolojiye sahip emsal bir rakip olduğuna dikkat çekilerek, Beijing ile Washington arasındaki iş birliği savunuldu ve Çin, iklim değişikliği ile ekonomik krizler, nükleer silahlanma ve küresel salgınlar gibi uluslararası zorluklar konusunda “temel bir ABD ortağı” olarak tanımlandı.
Biden, seçim kampanyası sırasında, Donald Trump tarafından Çin’i çevrelemek için müttefiklerini bir araya getirmek amacıyla yeniden icat edilen “özgür ve açık Hint-Pasifik” konusunda korumacı bir pozisyon aldı. Biden seçimden sonra bu terimi “güvenli ve müreffeh Hint-Pasifik” olarak yeniden tanımlayarak, Çin ile ilişkilerin olası bir sıfırlanmasına, barışçıl ve gelişen bir Asya Pasifik için Beijing ile ilişki kurma arzusunun işaretini verdi.
Sullivan 2018’de, ABD’nin “Asya-Pasifik bölgesini daha güvenli, daha müreffeh ve daha istikrarlı hale getirebilecek kurumları, ittifakları, ortaklıkları ve kuralları oluşturmada liderlik etmesi gerektiğini” savunarak, Trump yönetimine aynı yaklaşımı önermişti. Sullivan, bir kargaşa durumunda genellikle savaşla sonuçlanan Tukidides Tuzağı olasılığını eleyerek, Çin ile ABD arasındaki çatışmanın “kaçınılmaz” olmadığına ve iki süper gücün, özellikle ekonomik alanda, ortak çıkarlar üzerinde iş birliği öncülünden başlayabileceğine inanıyordu.
ÇİN DAHA FAZLA İŞ BİRLİĞİ ÇAĞRISINDA BULUNDU
Çin, ABD’yi baskın bir küresel güç olarak devirmekle ilgilenmediğini ve Asya Pasifik’teki bir çatışmaya karşı olduğunu defalarca garanti etti. Her yıl 100 binden fazla gemi Güney Çin Denizi’nde, ta ki bazı dış aktörler güç gösterisinde bulunarak bölgesel barış ve istikrarı bozana kadar tehdit edilmeden yelken açıyordu. ABD, sözde “denizlerin özgürlüğünü” teşvik etmek adına Çin’i kışkırtmaya devam ederken, provokasyon henüz sona ermedi.
Yeni ABD yönetiminin, Asya Pasifik’teki barış ve refah taahhüdüne hızlıca sarılması gerekiyor. Bunu, Trump’ın mücadeleci mirasını alt üst ederek ve stratejik su yollarındaki gerilimleri yatıştırmak için ortak çaba sarf ederek yapabilir. Sık sık ABD ihlalleri bölgenin istikrarına katkıda bulunmazken, Taiwan’a verdiği “kaya gibi sağlam” destek, işleri yatıştırmak için başka bir engel olabilir.
Biden’ın Beyaz Saray’a gelişi, Trump’ın zorlu dönemini sona erdirdi. Biden, kaybedilen küresel liderliği yeniden kazanmak için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Paris Anlaşması’na yeniden katılacağını duyurduktan sonra, Beijing Washington’ın dönüşünü memnuniyetle karşıladı ve eski ABD başkanının altında dibe vuran ilişkilerin yeniden canlanmasını umdu.
Çin geçen hafta, yine uzlaşmacı bir ton tuttu ve küresel refah ile istikrar için daha iyi ikili ilişkiler için dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki ortak çıkarlar konusunda daha fazla iş birliği çağrısında bulundu. Çin’in iyi ritmi, Biden yönetimine Güney Çin Denizi’ndeki çatışma tehditlerini azaltabilecek ve Asya Pasifik’te barış ve refah getirebilecek yollar üzerinde kafa yorarak Çin ile bir arada yaşama fikrini tercüme etme fırsatı sunuyor.
Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Borge Brende’nin ortaya koyduğu gibi bir Çin-ABD diyaloğu olasılığı, mayıs ayındaki Singapur Zirvesi’nde gerçekleşirse, farklılıkları bir kenara bırakma umutlarını canlandırabilir. Görüşmeler, Çin ile ABD’nin, Biden’ın yardımcılarının bir zamanlar her iki ordunun bir arada var olmasını imkânsız görmediği bir bölgede saldırgan olmayan bir ortam yaratmalarına olanak tanıyacak ve ABD’yi, Çin silahlarının erişimi göz önüne alındığında askeri üstünlüğün geri kazanılmasının zor olacağını kabul etmeye teşvik edecek.
Campbell, kısa süre önce ABD’nin bazı Pasifik ülkelerini ekonomik ve diplomatik olarak daha fazla bölgesel rol elde etmek ve devletleri “Çin’in artan nüfuzu karşısında” güçlendirmek için meşgul etmesi gerektiği görüşünde olsa da Beijing’i dışlamanın onlar için “ne pratik ne de kârlı” olduğunu anladıklarını kabul etti. Çin’in salgın sonrası dünyada bir kazanan olarak ortaya çıkma konusundaki ekonomik gücü, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) aracılığıyla Asya Pasifik ticaret entegrasyonunun güçlendirilmesine yardımcı olacağından, böyle bir çaba işe yaramayabilir.
GÜNEYDOĞU ASYA, ÇİN-ABD STRATEJİK REKABETİNDEN DERİN ENDİŞE DUYUYOR
Trump’ın şahin politikasıyla desteklenen ABD, hâlâ ekonomik ve sağlık krizinin içinde. Artan sosyal huzursuzluk ve ırkçılık da dâhil olmak üzere artan iç zorluklarla yüzleşme Amerika’nın karşılayabileceği son şeydir. Hastalıklarla savaşmak, milyonlarca işsiz Amerikalıya ve yüz binlerce kapalı işletmeye yardım sağlamak, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve ırksal eşitsizliği ilerletmek haklı olarak Biden’ın önceliği ve bu yüzden odak alanları olarak da kalmalı.
Stratejik olarak Asya Pasifik’in kalbinde yer alan 3 trilyon dolar değerinde bir ekonomi olan Güneydoğu Asya, Çin-ABD stratejik rekabetinden derin endişe duyuyor. Stratejik rekabet, en büyük jeopolitik zorluk olarak sıralanıyor. Pasifik ülkeleri iki büyük güç arasında seçim yapmak istemezken, Biden’ın Trump’ın bölücü stratejisini ilerletmesi bölgede serbest geçiş hakkı tanımayacak.
Asya Pasifik, Covid-19’dan dünyanın diğer bölgelerine göre daha hızlı iyileşmeye ve serbest ticaret anlaşmaları yoluyla ekonomik faydalar elde etmeye hazır. Pasifik ülkeleri, “Asya’da bir nesil için ticaret ve yatırım standartlarını belirleyecek” RCEP’yi imzalayarak, Trump’ın ABD’nin önceliği için Çin’e karşı koyma iddiasını reddederek Beijing ile çıkarlarını güvence altına aldı.
Asya Pasifik stratejisini açıklamadan önce Biden, Amerika’yı Asya’nın iki büyük serbest paktının dışında tutan bölgeye ABD’nin tarihi bağlılığını ve güvenilirliğini gözden geçirmelidir. Ticareti artırmaya yönelik bölge içi uzlaşma, yeni ABD yönetiminden soğukkanlılık talep ediyor ve Çin ile “güvenli ve müreffeh bir Hint-Pasifik” için önerilen bir arada yaşama ve iş birliği vizyonunu uygulamasını bekliyor.