CGTN / William Jones

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, göreve başlamasının üzerinden bir ay geçmesine rağmen İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya bir çağrı yapmadı. Bu, ABD’nin en yakın ilişkilerinden biri olduğu varsayılan bir ulusun lideri için oldukça uzun bir bekleyiş.

Bu, İsrail medyasında, seçim sonuçları açıklandıktan sonra bile kesin olarak Trump’ın tarafında olduğu görülen sağcı liderin Başkan Biden için istenmeyen kişi olabileceğine dair pek çok söylenti çıkarttı.

Biden kendisini, Harry Truman’dan bu yana her ABD Başkanı gibi, “İsrail’in büyük bir dostu” olarak tanımlasa da, iki liderin pek çok konuda aynı görüşte olması gerekmez.

İsrail Başbakanı, Başkan Donald Trump’a çok yakın olmakla övünürken, Trump, Netanyahu’nun “daha büyük bir İsrail” yaratma ve herhangi bir bağımsız Filistin devletini ortadan kaldırma politikası doğrultusunda aşırı çaba sarf etti.

Eski ABD Başkanı, Kudüs’te ABD’nin Filistin sorunu çözülene kadar yapmayı reddettiği bir ABD Büyükelçiliği inşa etti. Filistinliler de Kudüs’ü başkentleri olarak tanıyorlar, bu nedenle Kudüs’ün gerçek statüsü de İsrail-Filistin anlaşmazlığında çözülmemiş sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Kudüs’te bir büyükelçilik inşa etmek, Netanyahu’nun çok takdir ettiği gibi, sorunu sahada İsrail’in yararına çözmek için atılmış bir adımdı.

ABD, geleneksel olarak, özellikle uzun yıllar süren şiddetli çatışmaların ardından iki tarafı bir araya getiren Oslo Anlaşmalarından bu yana İsrail ile Filistin arasında iki devletli bir çözümü destekledi. Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner, gelecekte bir şeyler yapmak için belirsiz taahhütlerle Filistin meselesini bir kenara bırakmasına izin veren ve Netanyahu’nun ekmeğine yağ süren bir anlaşmayı müzakere etti. Kushner, Netanyahu’dan Filistinliler konusunda herhangi bir taviz talep etmeden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi bazı Arap ülkelerinin İsrail Devletini tanımasını sağladı.

NETANYAHU ABD BAŞKANI İLE İYİ BİR İLİŞKİSİ OLDUĞU İDDİASINI ABARTIYORDU

Bundan önce, İsrail-Filistin anlaşması çoğu Arap ülkesi tarafından İsrail ile barış yapmanın olmazsa olmazı olarak görülüyordu. Buna rağmen Kushner’in sözde Abraham Anlaşmaları, bu ülkelerden birkaçının bu Arap mutabakatıyla safları kırmasını sağladı ve Filistin taleplerine en güçlü destek olan Arap koalisyonunu etkili bir şekilde parçaladı.

Netanyahu, İsrail’de yaklaşan seçimi kazanmak için kendi girişimlerini desteklemek amacıyla on yıllardır yeni ABD Başkanı ile iyi bir ilişkisi olduğu iddiasını abartıyordu. Bununla birlikte Biden, muhtemelen Netanyahu’ya seçim sürecinde yardım etmeye istekli değil ve muhtemelen çözülmemiş Filistin sorunuyla başa çıkmak için bir yöntem bulmaya daha istekli olacak bir İşçi Partisi Başbakanıyla çalışmanın daha kolay olacağını düşünüyor. Netanyahu, İran’ın, Trump çıkmaya karar verdiği zaman hükümsüz ve etkisiz hale gelmesine kadar nükleer anlaşmadaki (JCPOA) taahhütlerini yerine getirmesine rağmen herhangi bir anlaşmanın bozulacağına inanarak JCPOA’nın kararlı bir muhalifi oldu.

Biden, İran anlaşmaya uygun olarak geri dönene kadar anlaşmaya hemen katılmamak konusunda çekingen davransa da, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 18 Şubat’ta yayımlanan açıklama, Netanyahu için bir aforoz olsa da ABD’nin anlaşmayı yeniden canlandırmak için çalıştığını açıkça gösteriyor. 

Netanyahu iktidarın dizginlerini elinde tutmayı başarırsa, Başkan Biden da hiç şüphesiz onunla çalışmanın bir yolunu bulacaktır. Biden’ın Çin ve Rusya’nın artan etkisine karşı koymak için bir “demokratik uluslar birliği” yaratma kararlılığıyla, Netanyahu’nun İsrail’i, vatansız Filistinlilere yönelik kınayıcı muamelesine rağmen şüphesiz tasarıya uyacak. Netanyahu, Batı Şeria’daki Filistin topraklarını ele geçirmeye devam etmek için “demokratik” kimliğini hiç şüphesiz kullanacak.