CGTN / Bobby Naderi

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’daki savaşı başladıktan bir yıl sonra kaybettiğini iddia etmek hiç de küçük bir şey değil. Birçok ölüm ve yıkımın ardından şimdi ABD Başkanı Joe Biden, Afganistan’daki bütün Amerikalı askerleri 9-11 Eylül saldırılarının 20. yıl dönümünde çekeceğini açıkladı. Ülkedeki diğer yabancı güçlerin de en uzun savaştan 11 Eylül’e kadar çekilmesini bekleyin.

Küçük düşürücü çıkış, ülkenin güneyi ve batısının büyük bölümünü kontrolü altında tutan Taliban’a silahlı direnişi sürdürmesi için daha fazla bahane yaratmamalıdır. Taliban, Afgan hükümetini bir ABD kuklası olarak düşündüğü için yabancı güçlere karşı savaşı bir iç savaşa çevirmek için ferman ve hükümler çıkarabilirler, ancak bu bahane de onların elinden alındı.

Başkent Kabil’deki uluslararası destekli hükümet, Taliban ile barış anlaşması olması anlamında ulusal seçimler yapılacağını ve gelecek hükümetin yasallığının seçimler olmaksızın olamayacağını bildirdi. Fakat üst düzey yetkililer seçimlerde yer almayacak.

Dolayısıyla ülkenin siyasi geleceğine bir iç savaşta karar verilemez ve karar verilmeyecektir. Seçimlerden sonra Kabil yönetimi ile Taliban düzeni ve güvenliği sağlamak ve temsili hükümet oluşturmak için birlikte çalışmalıdır.

BÜYÜK BİR DEĞİŞİM Mİ?

Gerçekten bununla ilgili bir soru yoktur. Washington’ın Afganistan savaşındaki en büyük düşmanı her zaman kendi kendini aldatmasıydı. Beyaz Saray ile manşetler pervasız, belirsiz ve nefret dolu bir savaşı bir başarı ve sona ermiş gibi tasarlamaya uğraşıyor.

Biden’ın açıkladığı bir son veya çıkış aslında, ABD önderliğindeki savaşın ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) hakimiyetindeki hava savaşına ve sahada sivil yaşamın çok az dikkate alındığı gizli özel operasyonlara dönüşüm anlamına gelebilir. Bu yapay tarih koymaları, stratejilerin düzeltilmesini, ek kaynakların yanı sıra daha fazla hava saldırısını, daha fazla imha gücünü, daha fazla bütçe ve daha fazla zamanı içerebilir.

Biden, Amerikan askerlerinin çekileceğini açıkladı, ancak hava savaşının veya insansız hava araçları savaşının sona erdiğini ilan etmedi. Onun politikası, “Afgan Ulusal Savunma ve Güvenlik Güçlerine yardım sağlamayı sürdürmektir.” Bu aslında Pentagon’un, bölgedeki kara üsleri ve uçak gemilerine konuşlandırdığı seyir füzeleri, insansız hava araçları ve savaş uçakları ile bu saldırıları “desteklemeye ve sürdürmeye” devam edeceğini mi gösteriyor?

Diğer çıkarımlar da var. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, Biden ile yaptığı bir telefon görüşmesinden sonra güçlerinin ülkeyi “tam olarak kontrol etme kapasitesine” sahip olduğu konusunda ısrarcı oldu. Uzun süredir acı çeken Afgan halkı da ABD’nin “desteğini” istemiyor.
Temel olarak, “terörle mücadele” demek dilin yeniden icat edilmesini gerektirse bile, ülkeyi her türlü yola başvurarak ABD yörüngesi altında tutmak amacıyla asli misyonunda büyük bir değişime ihtiyaç yoktur.

Teröristlerin üslerine karşı gelecekte yapılacak hava saldırılarının, siviller için trajik ve yıkıcı sonuçları olan savaşın harap ettiği kırsal kesimde daha fazla öfkeyi körükleyeceği konusunda çok az şüphe olabilir. Biden’ın generalleri ve üst düzey danışmanları bu korkunç gerçeği kabul etme konusunda gönülsüz görünüyorlar. Hatta Biden, orta çağ kasapları El Kaide ve IŞID’in Afganistan’da üs kurmalarını engelleme sözünde “ABD’nin Taliban’ı sorumlu tutacağı” konusunda uyarıda bulundu.

ABD’nin ilk aşamada savaşı uzatması ahmaklıktı. Pentagon’un ABD’yi açık uçlu bir hava savaşına sokması da hala ahmaklıktır. Geçmiş bir başlangıçsa, Biden daha fazla dramatik biçimde acı çekecek, fakat Afganistan’ın savaş yorgunu insanları daha fazla acıya maruz kalacak. Bu sonsuz askeri tapınma, bu şiddet sarmalının yerel halka daha fazla zarar vereceği kesindir.

“PERVASIZLIK İMPARATORLUĞU”

ABD yönetimi askerlerini çekmeye karar verdi, ancak Afganistan’ın savunmasız halkı bu durumu kutlamıyor. “Pervasızlık İmparatorluğu” sayesinde dullar hâlâ dul, yetimler hâlâ yetim, baskıya, yetersiz beslenmeye ve şiddete yatkınlar. Birçok sivil yaşamını yitirdi ve birçoğu da yaralandı ve yaşamları savaştan zarar gördü. Ülke ve kırılgan ekonomisi harap haldedir.

Sürekli savaş halinin dul kalan kadınlar ve onların çocuklarının üzerinde insanlık dışı ve daimi olumsuz bir etkisi oldu. Birçoğu, temel sağlık hizmetleri ve sosyal destekten mahrum olduğu için sağlıksız ve yetersiz beslenme sıkıntısı çekiyorlar. ABD, bu bahtsız ailelere sadece eylemleriyle değil aynı zamanda boş vermişliğiyle de sorumsuzca kötülük yaptı ve her iki durumda da verilen zarardan sorumludur.

ABD mevcut sosyal ve ekonomik sıkıntılarla ilişkisini reddedemez. Geri çekilme refahın dönüşünü sağlamalıdır. ABD hükümeti temel insan hakları ve ayrıcalıkların yanı sıra dul kadınlara ve yetimlere yardımın sağlanacağını garanti etmelidir.

Bu, tüm savunmasız ailelere ekonomik bağımsızlık ve kendi kendine yeterlilik sağlamak için sosyal ve istihdam becerileri öğretmeye ilişkin programlar oluşturmak amacıyla Kabil hükümetiyle iş birliği ve uluslararası yardımı içerebilir.

Geçmişe bakıldığında tüm belirtiler bunun askeri bir konu olmadığına işaret ediyor. Afganistan’ın komşuları ile uluslararası toplum ABD’nin terk etmesi ve kendini diplomasiye adaması kaydıyla, uzlaşmaya ve yeniden inşa çabalarına girmeye her zaman hazır olacaktır. Afganistan’da görünüşe göre bitmeyen karmaşa, ABD şöyle dursun hiçbir komşu ülkenin çıkarına değildir.