Global Times / Zhang Jiadong

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden göreve gelmeden önce, birçok kişi onun Çin-ABD ilişkilerini geliştirme fırsatlarını artırabileceğini düşünüyordu. Biden, selefi Donald Trump’tan farklı olsa da, Trump’ın politikalarının birçok alanında süreklilikler var. Çin-ABD ilişkilerinin iyileşmesi mümkün, ancak belirsiz. Beklentiler ile gerçeklik arasındaki büyük uçurum, esas olarak nesnel ve öznel nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Açık konuşmak gerekirse Biden’ın karşı karşıya bulunduğu Çin-ABD ilişkilerinin karakteri seleflerininkinden farklı değil.

ÇİN-ABD İLİŞKİLERİNİN İYİLEŞMESİ MÜMKÜN

Birincisi, Çin ile ABD arasındaki güç uçurumu giderek azalmaktadır. 11 Eylül saldırıları ABD’nin tek kutuplu duruşunda bir dönüm noktası oldu ve düşüşünün başlangıcını işaret etti. Çin, aynı yıl daha sonra resmen Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katıldı ve bu ekonomik yükselişi için güçlü bir ivme kazandırdı. 2008 mali krizi, ABD aşağıya kaymaya devam ederken Çin’in gelişme hızını daha da artırdı.

Trump 2017’de iktidara geldiğinde Çin’in kalkınmasını engellemek için önlemler almıştı. Bu önlemler, ABD ekonomisine zarar veren bir saçmalıktan başka işe yaramadı ve aslında Çin’in yükselişini de durduramadı. Trump’ın başkanlık dönemi sone erdiğinde Çin ile ABD arasındaki güç farkı, ofise geldiği zamana göre daha daraldı.

İkincisi, Çin ile ABD arasındaki ideolojik farklılıklar açılmaya devam ediyor ve bu daha geniş bir ideolojik rekabete dönüşebilir. Çin’in geçmişteki ekonomik başarısı,  siyasi sistemine güven vermiştir. Ülkelerin artık ideolojiye odaklanmamaları gerektiğine dair Soğuk Savaş sonrası dönem mutabakatı yeniden kırıldı. Washington Mutabakatı ve Amerikan Modeli’nin aksine “Beijing Mutabakatı” ve “Çin yolu” yeni kavramlar haline geldi.

“BEIJING MUTABAKATI” VE “ÇİN YOLU” YENİ KAVRAMLAR HALİNE GELDİ

Trump’ın geçen dört yılı boyunca, Çin ile ABD arasındaki ideolojik farklılıklar daralmadı ama mücadele ve rekabete yönelik bir eğilimle genişledi. Bu koşullar altında, Biden’ın şu anda karşı karşıya olduğu Çin-ABD ilişkilerinin durumu Trump dönemindekinden daha olumsuz olabilir. Bu, Biden’ın Çin politikasında Trumpizmden kurtulmasını zorlaştıracak.

Pek çok insan, Çin-ABD ilişkilerinin 1979’dan beri görülmeyen tarihsel düşüşlerin ardından Biden döneminde yeniden kurulacağını düşünüyor. İlişkilere verilen hasar, Biden için onarması gereken bir zorluk olacak.

Yeni yönetim, Çin-ABD ilişkilerinde bazı değişiklikler getirecek. İki büyük ekonomi arasında kötüleşen ilişkilerin nedeni Trump’ın kendisi değil, bir tecelli ve sonuçtur. ABD’deki başkanlık geçişi yalnızca Washington ile Beijing arasındaki bazı etkileşimleri değiştirecek, fakat kendi yönlerinin özünü değiştirmeyecektir.

Hem Çin hem de ABD’de pek çok insan artık bağları kırmak için nedenler bulmaya meyilli. Aynı zamanda, Çin halkı Çin’in yükselişinin etkisini göz ardı etmemeli, Amerikalılar ise Soğuk Savaş zihniyetleri konusunda daha içe dönük olmalıdır. ABD, Çin’i diplomasi ve politika oluşturma çabalarıyla manipüle etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir

ÇİN İLE ABD YENİ BİR ÇAĞDA BULUNUYOR

ABD’deki birçok kişi Çin konusunda fazla karamsar. Artık bunun başka bir Sovyetler Birliği olduğuna inanıyorlar. Bu, Çin’e karşı ön yargılara yol açtı. Onlara göre, Çinliler sert konuşursa, bu dünyaya meydan okur. Çin yumuşak konuşursa, dünyayı kendi stratejik fırsatları için aldatma çabalarını sürdürüyor demektir. Bu tür bilişsel yanlış anlamalar, Çin-ABD ilişkilerinin karşı karşıya olduğu en büyük ikilemdir.

Çin ile ABD, eski zamanların anılarıyla açıkça yeni bir çağda bulunuyor. Pek çok kişi, Çin’in reformu ve açılmasından bu yana ve özellikle Çin’in 20 yıl önce DTÖ’ye katılmasından sonra dikkatle geliştirilen büyük ilişkilerin büyük resmini unutuyor. Her iki ülkedeki bilim insanları ve politika yapıcılar, Çin-ABD ilişkilerinin yeni bir tanımını oluşturmak için çalışmalıdır. Sonuçta, Çin ile ABD için muazzam bir iş birliği alanı var.

İki ülke ilişkilerini geliştirmek için tüm gücüyle çalışmalı. Öncelikle yanlış anlaşılmalar ile güvensizliği azaltmak için ikili stratejik diyalog mekanizmalarını ve üst düzey doğrudan iletişim kanallarını kurtarmaya odaklanılmalı. Bununla birlikte de insan değişimine tutunulmalı çünkü insan ilişkileri, Çin-ABD ilişkilerinin en hayati temelidir.