Bu ay başında uluslararası basında koronavirüse ilişkin öne çıkan haberlerden biri, dünya çapında 26 uzmanın bir mektup ile Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) çağrıda bulunmasıydı.

Mektupta, Covid-19’un kökeninin henüz bilinmediği ve araştırmaların sürmesi gerektiği ifade ediliyordu. Yazılanları özetlersek, tüm varsayımların ortada olduğu ve bağımsız bir araştırma yapılması gerektiğine vurgu yapılarak, salgının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hiçbir ilerleme kaydedilmediği ve DSÖ’nün “tam bir soruşturma yürütmek için yetki, bağımsızlık veya gerekli erişimlere sahip olmadığı” belirtiliyordu.

Mektupta imzası bulunanlar, DSÖ’nün virüsün kökenleri ile ilgili yaptığı son araştırmanın Çin tarafından yönlendirildiğini dile getirerek Çin’in adeta Covid-19’un gerçek kökenlerini örttüğünü iddia ediyorlardı.

Bilindiği üzere DSÖ heyeti, kısa süre önce Wuhan’a giderek koronavirüsün kökenine ilişkin araştırma yaptı. Heyet, incelemeleri sonucunda yaptığı açıklamada, virüsün Wuhan’da Aralık 2019’dan önce görüldüğüne dair kanıt bulamadıklarını bildirerek, virüsün laboratuvarda üretildiği iddialarının “pek mümkün olmadığını” fakat hayvan kökeninin de henüz tanımlanamadığını duyurdu.

“BU BİR SORUŞTURMA DEĞİL, ORTAK BİLİMSEL ARAŞTIRMA”

Hayvandan insana bulaşan hastalıklar konusunda DSÖ uzmanı olan heyet başkanı Peter Ben Embarek, Wuhan’da gerçekleştirilen incelemelerin sonucuna göre, virüsün insanlara nasıl ulaştığı kesin olmasa da muhtemelen yarasalardan kaynaklandığını belirtmiş ve virüsün laboratuvar sızıntısıyla ilgili olmadığını aktarmıştı. Öte yandan, DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da incelemeler sırasında gerçekleştirilen her şeyin şeffaf bir şekilde sunulacağının altını çizerek Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere Batı medyasının bazı organlarında heyetin incelemeleri ile ilgili çıkan asılsız haberlere bir nevi yanıt vermişti. Amerikan yönetimi, DSÖ heyetinin Wuhan gezisi üzerinde kuşku yaratmaya çalışırken, Çin’in Cenevre’de Büyükelçisi Chen Xu, geçen hafta yaptığı açıklamada, “Bu bir soruşturma değil, ortak bilimsel araştırmadır. Heyetteki uzmanlar DSÖ tarafından seçildi, heyet Çinli meslektaşlarıyla bilimsel iş birliği yaptı.” dedi.

ABD, salgını yönetmedeki başarısızlığını göz ardı ederek, her defasında Çin’e yönelik sert ifadeler kullansa da öncelikle kendi hatalarından ders çıkarıp bugün ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz başta olmak üzere salgının yol açtığı izleri hızla silmeye çalışmalı. Salgında vaka ve ölüm sayısında dünyada ilk sırada bulunan ABD’de yaklaşık 550 bin kişi Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Son günlerde bazı eyaletlerde kısıtlamaların azaltılması kararına uzmanlarda tepki gelse de idareciler bu çağrılara sessiz kalıyor. Uzmanlara göre, ABD’nin salgın konusunda sıradaki hamlesi çok kritik. Birçok eyalette maske zorunlulukları dâhil önlemler gevşetildi. Virüsün daha bulaşıcı varyantlarının türemesi ile birlikte Sağlık Ölçütleri ve Değerlendirme Enstitüsü Covid-19 ölümleri tahminlerini 1 Temmuz’a kadar 22 bin kişi daha arttırdı.

SALGININ ÜSTESİNDEN GELEBİLMENİN TEK YOLU “SİSTEMLİ VE ÖRGÜTLÜ HAREKET ETMEK”

ABD’nin ısrarla asılsız iddialar yönelttiği Çin ise, tüm bu saldırılara salgınla mücadeledeki başarılı yönetiminin sonuçlarını ilan ederek yanıt verdi. Son haftalarda Çin’de hiçbir Covid-19 vakası görülmezken, tespit edilen az sayıda vakanın tümünün yurt dışından geldiği bildirildi. Pandeminin olumsuz izlerini hızla ortadan kaldıran Çin, teknoloji ve uzay çalışmalarına aralıksız devam ederken, ekonomik verileri ile tüm dünyaya örnek oluyor. Yine bu süreçte bir başka dikkat çeken gelişme de Çin’in yoksullukla mücadelesini zaferle noktalaması. Zira, Çin geçen 8 yıl içinde yılda ortalama on milyon kişiyi yoksulluktan kurtardı. Bu başarı, diğer ülkelerde hayal bile edilemeyecek bir ilerleme niteliğinde. Dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesi olarak Çin’in yoksullukla mücadele çalışması, insan haklarını korumada kaydettiği gözle görülür ilerlemeyi yansıtırken, küresel yoksullukla mücadele sürecini de hızlandırdı. Rakamlara göre, Çin’in küresel yoksullukla mücadeleye sağladığı katkı oranı, yüzde 70’i aştı ve Birleşmiş Milletler (BM) 2030 Sürdürülebilir Gündemi’nde belirlenen hedeflere on yıl erken ulaşıldı.

Tüm dünyada pandeminin gölgesinde ekonomik açıdan çok büyük sorunlarla mücadele edilirken Çin, bu dönemde başarılı ve örnek yönetimi ile yakından takip ediliyor. Hatırlatalım, DSÖ, her fırsatta diğer ülkelerin Çin’in tecrübelerinden yararlanması gerektiğini söylüyor. Biliyoruz ki Çin, ilk günden itibaren pek çok ülkeye salgınla mücadelesinde destek oldu ve tecrübelerini paylaştı. Şüphesiz böyle olağanüstü zamanda en önemli etken, yönetim ile vatandaşlar arasındaki koordinasyonun eksiksiz kurulması. Başarı ancak ve ancak iki tarafın alınan önlemleri kararlılıkla ve birlikte uygulaması ile sağlanabilir. Çin, bu koordinasyonu tam anlamıyla hayata geçirebildiği için bugün salgının izlerini silmiş ve tüm dünyanın başarısını konuştuğu bir ülke haline gelmiştir.

Özetle Çin, pandemi ile mücadelesinde dünyaya şu mesajı verdi; salgının üstesinden gelebilmenin tek yolu sistemli ve örgütlü hareket etmektir.

Tuğçe Akkaş