CGTN / Alexander Ayertey Odonkor

Son yıllarda, Çin’in enerji karışımında, yenilenebilir enerji kullanımındaki artış, küresel ilgiyi çeken bir gelişmedir. Küresel enerji tüketiminin beşte birini oluşturan Çin, dünyanın en büyük enerji tüketicisidir. Çin’in, mevcut enerji tüketimi seviyesi nispeten yüksek olsa bile, ülkenin gelecekte enerji tüketiminde rekor artış göstermesi bekleniyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRANA) tahminlerine göre, 2030 yılına kadar Çin’in enerji tüketimi yüzde 60 kadar artacak, bu, iklim değişikliğinin tehlikeli etkisini daha da kötüleştirebilecek bir sonuç. 

İklim değişikliğini etkilerini azaltmaya tamamen kararlı bir ülke olarak Çin, yatırımları doğrudan, enerji güvenliğiyle ilgili güçlükleri ele alan yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine yönlendiren politikalar uyguluyor. Örneğin, 2013 yılında, Çin’in kurulu güneş pili kapasitesi, bütün Avrupa ülkelerinin tüm üretimini geçti.

İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve küresel enerji karışımında yenilenebilir enerji oranını artırmak amacıyla Çin, dünyada güneş pili ekipmanı üretiminin yaklaşık üçte ikisini oluşturduğu için dünya yenilenebilir enerji teknolojisinin en büyük ihracatçısı oldu. Bu dikkat çekici başarıya ek olarak, Çin, dünyanın en büyük hidroelektrik enerji, rüzgâr ve biyogaz kapasitesine sahip bulunuyor. Etkili bir atıktan enerjiye yönetim sistemiyle, Çin’in, atıktan enerjiye yönetim kapasitesi bakımından rakipsiz durumda bulunuyor.

ÇİN ATIKTAN ENERJİYE YÖNETİM KAPASİTESİ BAKIMINDAN RAKİPSİZ DURUMDA

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) raporuna göre, 2017 yılında, Çin’deki 399 santral, esasen akıt yakma yoluyla 7,3 gigavat enerji üretti. 2010 ve 2016 yılları arasında, ülkenin, atıktan enerji (EfW) kapasitesi, yılda ortalama 1 gigavat arttı.  Bu, en büyük biyoenerji payını ve Çin’in toplam üretiminin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturdu. Beş yıllık dönemde (2010 – 2016), Çin’in, biyoenerji kapasitesi büyümesi, yıllık ortalama yüzde 26 büyüme oranıyla, aynı süre içerisinde Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) üyeleri arasındaki yüzde 4’lük büyümeyi geçti. Bütün bu etkileyici başarılar, Çin’in, iklim değişikliğiyle mücadeleye destek olmak için yenilenebilir enerjiyi geliştirme sözünü vurgulamaktadır. 

Bir ülkenin, yenilenebilir enerjiyi benimsemesine ilişkin kararlılığının seviyesini ortaya koyan, diğer bir alanda araştırmaya yapılan yatırımdır. 2019 yılında, Küresel Enerji Dönüşümü Jeopolitiği Komisyonu’nun 2019 yılında yayınladığı bir rapor, 2016 yılı sonu itibarıyla Çin, yenilenebilir enerjide araştırma ve geliştirme alanında 150 binden fazla yenilenebilir enerji patentiyle, dünyanın geri kalanının önünde olduğunu ortaya koydu. Bu patent sayısı, küresel toplamın yüzde 29’unu oluşturuyor. 

Endonezya, Rusya ve Suudi Arabistan gibi önemli petrol ihracatçısı ülkelerin yenilenebilir enerji patentlerindeki payı ihmal edilebilir seviyedeydi. Çin, ülke sınırları içinde yenilenebilir enerji kapasitesini artırmaya devam ederken, yakıt ithalatına olan bağımlılığını ve ekonomik büyümeye zarar verebilecek enerji fiyatı şoklarıyla ilgili riskleri kademeli olarak azaltıyor.

Kendisini küresel lider ve en büyük temiz enerji ihracatçısı olarak konumlandıran Çin, iç piyasasında elektrikli araç sayısını yükseltme çabalarına öncülük ediyor. Bu, ülkede, karbon emisyonlarını azaltma girişimlerinin bir parçasını oluşturuyor.

ÇİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA KÜRESEL LİDER

Çin, 2009 yılından itibaren, vatandaşlarını, elektrikli araçlar satın almaya cesaretlendirmek için çeşitli reformlar yaptı. 2030 yılına kadar, Çin, elektrikli araçların satışının, ülkedeki bütün araç satışlarının yüzde 40’ını oluşturmasını bekliyor. Bu, Çin’in, dünyanın en büyük otomobil piyasası olduğu gerçeği göz önüne alındığında, elektrikli araçlar ve onların pillerinin üretimini teşvik edecektir.

Yenilenebilir enerji devrimi, özellikle, fosil yakıt ihracatının düşmesinin etkisi nedeniyle, Çin’in iklim değişikliği konusundaki küresel liderliğini destekleyecektir. Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Birleşmiş Milletler (BM) 75’inci Genel Kurulu sırasında, Çin’in, 2030 yılına kadar karbon emisyonunda zirveye çıkmasını ve 2060 yılında önce de karbon nötrü başarmasını beklediğini açıkladı. Bu, ülkenin, güçlü politikalar ve önlemleri uygulaması yoluyla varmayı amaçladığı bir hedeftir. 

Xi, konuşmasında, diğer ülkeleri yenilenebilir enerji devriminin avantajlarından yararlanmaya ve Covid-19 sonrası dönemde, küresel ekonomide yeşil toparlanmayı geliştirebilmek için sürdürülebilir büyüme modelleri oluşturmaya teşvik etti. 

İklim değişikliğine karşı mücadelede uluslararası toplumun tarihinde, Çin, temiz enerji hedeflerini başararak, yeni düşük karbon gelişim modeline doğru politika değişikliği sunarak ve yenilenebilir enerjide teknolojik ilerlemenin hızını belirleyerek, önemli bir rol kazandı. İklim değişikliğine karşı mücadelenin, sadece, Çin gibi büyük güçlerin sorumluluğu olmadığını belirtmek önemli bir noktadır. Sera gazı emisyonlarını düşürmede yenilikçi ve etkili iklim politikalarını uygulamak her bağımsız ülkenin görevidir.