Analiz: Mehmet Emre Öztürk

Kore Cumhuriyeti’nde (Güney Kore) uzun süredir yaşanan siyasi krizler ortamı etkilerini göstermeye devam ediyor. Seul ve Busan şehirlerinde gerçekleşen yerel ara seçimlerde muhalefet partisi olan Halkın Gücü Partisi (PPP) açık ara farkla seçimleri kazandı. İktidardaki Demokrat Parti’nin (DP) 2020 Parlamento seçimlerindeki baskın zaferi, 2022’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri için teminat olarak görülüyordu. Son yıllarda yerel ve genel seçimlerde üst üste 4 seçim kazanan DP Güney Kore siyasi tarihinde bir ilke imza atmıştı. Bazı, analistler son parlamento seçimlerinde Demokrat Parti’nin onlarca yıllık hükümdarlığının başladığını söylemişti.

Muhafazakâr eski Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’nin azledilmesi ardından Demokratlar güçlü bir insan hakları avukatı olan ve partinin genç taban dinamiklerine seslenebilen Moon Jae-in’i tereddütsüz aday göstermiş ve zafer elde etmişti. Şüphesiz bu zaferin altında, muhafazakârların yolsuzluk ve liyakat eşitsizliği gibi Kore kamuoyunun hassas olduğu konuların dönemde artması, Park Geun-hye’nin bir tarikata bağlı hareket ettiği yönünde haberler ve ekonomik sorunlar ön plandaydı. Moon iktidarı seçmenin beklediği sihirli bir slogan olan “eşitlik ve adalet” ile gençler için umut haline dönüşmüştü. Peki, son ara seçimlerde Moon ve partisi gençlerden neden destek görmedi?

GENÇ SEÇMEN KİTLESİ DEMOKRATLARIN KORKULU RÜYASI HALİNE GELDİ

2006-2011 yılları arasında Seul Belediye Başkanlığı yapmış olan Oh Se-hoon, muhafazkâr PPP’nin başkente kazanan ismi oldu. Oy dağılımları inceliğinde şaşırtıcı bir sonuç durum söz konusu. 20’li yaşlarındaki erkek seçmenlerin yüzde 72,5 gibi ezici çoğunluğu PPP’den Oh Se-hoon’a oy verdi. 2016’daki bir önceki jenerasyonun tercihi ise “özgürlük ve adalet” kapsamında Demokratlardı. Oh’un en güçlü destek bloğu olarak görülen 60 yaş ve üzeri kadın seçmenlerden sonra 20 yaşlarındaki kadın seçmenler ise 3,1 puanlık dar bir farkla DP adayını desteklerken 40 yaşlarındaki erkekler DP’nin kazandığı tek grup olarak ön plana çıktı. 20’li yaşlarındaki erkek seçmenler ise, Moon Jae-in iktidarını parlamento seçimlerinde de beklenen oranda desteklememişti.

Yeni erkek seçmenler kamuoyu yoklamalarında Moon Jae-in’i yeterince ülke haklarını ve çıkarlarını savunmakta başarılı bulmuyor. Üniversite öğrencilerin çoğu, Moon politikalarının özellikle Kuzey Kore ile barış sürecinin gereksiz olduğunu düşünüyor. Öte yandan ülkedeki cinsiyet ayrımcılığı tartışmaları genç erkek seçmenin desteğini azalttığını gösteriyor.

Genç kadın seçmenlerde ise DP’nin önde gelen isimlerinin cinsel taciz haberleri ve özellikle sekreterine cinsel tacizde bulunduğu iddiası üzerine intihar eden eski Seul Belediye Başkanı Park Won-soon’un birçok olumsuz etkisi oldu. Bu tür olumsuzluklar muhalefet tarafından politikanın meşru bir hakkı olarak düzenli olarak kullanıldı ve amacına ulaştı.

MUHAFAZAKÂRLARIN YENİ İMAJ ÇALIŞMASI

Genel olarak yapılan seçim değerlendirmelerinde, işsizlik ve kamu görevlilerinin adının karıştığı gayrimenkul skandalları Moon iktidarı için yenilgi noktaları olarak görülse de farklı durumlarda söz konusu.

İlk olarak PPP, seçim öncesi neo-muhafazakâr görünümünü yeni bir imajla gençlere sunmak ve sağ liberal fraksiyonları bir araya getirmek için Özgür Kore Partisi kadrolarınca yeniden şekillendirildi. Genç Korelilerin isteklerine her anlamda cevap vermek adına tavizler alındı. Çünkü muhafazakâr grubun kemik seçmen kitlesi olan 70 yaş üstü seçmen ile politika geleceği şekillendirmek mantıklı olmayacaktı. Öyle ki, bu grubun en çok karşı çıktığı konu olan LGBT Seul gösterileri, yeni seçilen Oh Se-hoon tarafından şerh koşularak desteklenmiş gençlerin isteğine cevap verilmişti.

YARIMADA’DA BARIŞ SÜRECİ VE BATILI MEDYA KURULUŞLARININ KAMUOYU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Eski Cumhurbaşkanı Roh Moo-Hyun (sağda) ve Moon Jae-in (solda)  (Güney Kore/Busan-1980)

Moon yönetimi için en zor konu ise “Yarımada’da Barış” politikası oldu. Gençlerin büyük çoğunluğu bu politikaya karşı çıktı. Parti ideolojisi Muhafazakârlık ve Anti-komünizm üzerine şekillenen PPP, genç seçmenlere yönelik yoğun bir propaganda çalışması sürdürmekte. Bugüne kadar Güney Kore siyasetinde Yarımadada barış sağlayacak ve Amerikan emperyalizmini çökertecek önemli adımlar Demokratların önemli liderleri olarak anılan Kim Dae-Jung’dan etkilenen Roh Moo-hyun ve ikisinin öğrencisi olarak bilinen Cumhurbaşkanı Moon Jae-in tarafından gelmiştir. Roh, darbe döneminde Güney Koreli komünist öğrenci ve protestocuları savunan çok saygın bir insan hakları avukatı olarak bilinir. Mevcut Cumhurbaşkanı Moon ise, avukatlık mesleği ve Cumhurbaşkanlığı görevinde benzer çizgilerde yol almıştır.

Bu konular hem yaşlı muhafazakârlar hem de genç liberalleri ortak bir noktada buluşturdu. 1961 darbesi ardından Amerikan müfredatı ile eğitilen yaşlı muhafazakâr kesim, Soğuk Savaş yıllarında yaşanan anti-komünist propagandanın ilk mağdurları olarak bilinir. Moon iktidarının ülkeyi yok etmek ve komünistleştirmek olduğunu savunan bu grup, Batılı medya kuruluşlarının popülaritesi altında meşrulaşmış bir görünüm sergiledi.

Avustralya merkezli ABC Haber’e konuşan üniversite öğrencisi Tae-wan Kim (22) gençlerin trilyonlarca doları bulabilecek bir barış süreci faturasını ödemek istemediklerini söylüyor.

Kim “Ekonomimizi büyütmek için ülkece çok çalıştık neden onlarla (Kuzey Koreliler) ile paylaşalım? Farklı kültürler ve dünyalarda yaşıyoruz. Bence boşluğu kapatmak imkânsız. Güney Kore bir demokrasidir ve Kuzey Kore komünisttir. 180 derece farklıyız.” ifadeleri ile komünizm saplantısını dile getiren genç öğrencilerden bir tanesi.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Batılı medya kuruluşlarının Güney Koreliler üzerindeki etkisi gittikçe siyasi alana sıçramıştır. 2020 Nisan ayında Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’nun öldüğü hakkındaki yalan haberler Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı tarafından fonlanan Daily NK tarafından ortaya atılmıştı. Bu haberleri güçlendiren ve Moon iktidarına karşı “ülke geleceğinin belirsizliği” ifadelerini kullanan NK News adlı haber kuruluşu ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ordusu’nun çeşitli kuvvet komutanlıkları ve ülkedeki ABD büyükelçiliği tarafından fonlanan kuruluşlar arasında. Bu merkezlerden yayılan ve coğrafya istihbaratı (GEOINT) dahi içeren propaganda konulu içerikler Pyongyang tarafından büyük tepki toplamıştır. Moon yönetimine karşı güvensizlik ortamının yaratılması ve süreçte Washington ve Seul’ün meşru istekleri yerine getirememesi Koreler arası irtibat bürosunun Pyongyang tarafından havaya uçurulması olayına kadar gitmiştir. Öte yandan ABD tarafından desteklenen bazı Sivil Toplum Kuruluşları (STK) broşür krizi çıkartmış ve Pyongyang ile anlaşmazlık çıkarma girişimlerine devam etmişti. Güney Koreli Avukat Jeon Su-mi içinde bulunduğu grupların ve kendisinin daha önce Amerikan devletine bağlı Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) tarafından finanse edilerek bu girişimlerde yer aldığını itiraf ettiği bir röportajda şu ifadeleri kullanıyor:

Broşür krizini yaratan STK’larin başında yer alan Park Sang-hak ve ABD’li STK üyeleri Kuzey Kore sınırında protestolar düzenlerken (30 Mayıs 2020 Güney Kore)

“‘Kuzey Kore İnsan Hakları Savaşçısı’ imajını kazanmak istiyorsanız, broşür dağıtımlarını bir grup muhabirin önünde yaparsınız. Bunu yapmak için ABD’deki Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) ve diğer ilgili kuruluşlardan da para alabilirsiniz.”

Batılı merkezlerin algı yönetimi bu yönde de sınırlı kalmıyor. Seul’de yaşayan ve kendilerini bağımsız “gazeteci” olarak tanımlayan birçok yabancı Moon yönetiminin ülkedeki eşcinsellerin haklarını yok saydığı ve insan haklarının her geçen gün yok edildiği yönünde haberler servis ediyor. Bu haberlerin en büyük destekçisi ise yeni gömlekleri ile muhafazakârlar ve kendilerine bağlı medya kuruluşları oluyor.

MOON İKTİDARI SÜRECİ NASIL AŞACAK?

ABD ile Yarımada’da barış sağlanamayacağının işaretlerini veren Moon yönetimi, müzakereleri Çin ile yürütme kararı aldı. Bu kararı almadan önce ABD heyetini Seul’de ağırlayan Moon yönetimi, QUAD ve “Özgür ve açık Asya-Pasifik Stratejisi” gibi tekliflere net bir şekilde sırt çevirdi. Bu adım ABD’nin bölgesel planlarını suya atacak bir girişim olarak değerlendirilirken, ABD’nin Güney Koreli muhafazakârlara daha fazla ilgi göstermesinin zemini hazırladı.

Çin ile yakın ilişkiler geliştirilmek istenirken bu durum iç siyasette büyük bir engel olarak Demokratların karşısına çıkıyor. Çin karşıtı duyarlılık son yıllarda hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere çıkmış durumda. Tarihi bir dizideki Çin kültürüne ait ögeler dahi ülkede büyük bir tepkiye neden olurken dizi yayından kaldırıldı. Gangwon-do eyaletinde özel bir teşebbüs tarafından inşa edilmek istenilen “Çin Mahallesi” halkın Cumhurbaşkanlığı sayfasını şikâyetler ile doldurdu. Cumhurbaşkanlığı’na inşaatın durdurulması için 400 bin dilekçe ulaştığı açıklandı. Dong-A Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nden Profesör Kim Joo-hwan, “Küreselleşme çağında, milliyetçiliği ön plana çıkaran aşırı Çin karşıtı duyarlılığa karşı dikkatli olmalıyız.” diyerek Güney Kore’de aniden ortaya çıkan bu durumun hiç normal olmadığını söyledi.

Seçimlere bir yıl kala, genç seçmen kitlesinin belirleyiciliği kanıtlandı. 20 ve 30 yaş arası Güney Koreli seçmenler eski nesillerden oldukça farklı bir siyasi kimlik geliştiriyorlar. Elbette bu dinamiklerin, durgun bir ekonomi, gelecek kaygısı, işsizlik ve cinsiyet ayrımcılığı dışında da gündemleri olacaktır. Bu gündemlere politik yaklaşım sergilemek bir önceki nesillere uygulanan aksiyonlar kadar kolay gibi görünmüyor.

Öte yandan bölgede yeni bir strateji yürütmek isteyen ABD, Japonya’daki gibi neo-muhafazâkar dostlarını Güney Kore hükümetinde de görmek isteyecektir. Mücadele için yeni bir yol haritası olmadan siyasette kaybolmak beklenmedik bir durum olmayacaktır.