“Su”, “Toprak” ve “Hava” kitabıyla Buket Uzuner edebiyatımızda, Yaşar Kemal, Halikarnas Balıkçısı, Sait Faik, Fakir Baykurt ve Hikmet Birand’ın ardından iklim kurgunun öncüsü kabul ediliyor. Kitaplarında Türk mitolojilerine, Anadolu uygarlıklarına, şamanlık eski adıyla kamlık kültürüne yer veren, iklim, çevre sorunlarına dikkat çeken Uzuner, bu seriyi yazmaya insanlığın tabiatla olan ilişkisini ne zaman yitirdiğini araştırarak başladığını söylüyor.
Uzuner, “Tabiat Dörtlemesi’ne başladığım 2007’lerde insanın tabiatla ilişkisinin neden bu hale geldiğini, bir zamanlar tabiata tapmış olan insanlığın şimdi ona ihanet edip, onu öldürdüğüne kafa yoruyordum. İki sevgili gibi bakarsak, insan taparcasına sevdiği tabiata neden ihanet ediyordu? Tarih, arkeoloji, antropoloji ve biyoloji çalışıp, insanın zihnindeki değişimi anlamaya çalıştığınızda pek çok etkenin yanı sıra bence en önemli kökten değişim, insanın kendini tabiatın efendisi sanmaya başladığı, ‘Tabiatı senin için yarattık!’ dönemiyle başlıyor. Tabiatın canlı olduğunu unutmayı tercih eden insan, ona artık mal gibi davranıyor. Su, Toprak, Hava ve Ateş romanlarını yazarken, Anadolu’nun tarihini, üzerinde yaşayan farklı kültürleri ve tabii Türklerin tarihini araştırmaya, uzmanlarından destek almaya başladım. Eskiden bizim toprakla, ağaçla, hayvanlarla, suyla, dereler ve göllerle ilişkimiz nasıldı ve bugün neden bu kadar çok betonla kaplıyoruz toprağı, HES’lerle öldürüyoruz dereleri, hiç acımadan kesiyoruz binlerce yıllık ağaçları? Zeytinlikleri yok ediyoruz.” diyor.
İnsanın dünyanın efendisi olduğunu sanmaya başlayınca tabiatla olan bağının koptuğunu vurgulayan Buket Uzuner’le tabiat dörtlemesini konuştuk.
Yayını aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.