CGTN / Bobby Naderi

Sahip oldukları tek sesin savaş olduğuna inanan kesimlerin hükümet değişikliğine canları sıkılırken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden yönetimi, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018 yılında rafa kaldırdığı 2015 yılındaki nükleer anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi için İran’a uygulanan finansal kısıtlamaları hafifletmek için barışçıl yolları düşünmeye başladı.

Bu gelişme, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, İran politikasını İngiltere, Almanya ve Fransa’dan mevkidaşları ile 5 Şubat’ta görüştükten sonra ortaya çıktı. Sanal olarak yapılan toplantının ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Twitter’dan, “Nükleer ve bölgesel güvenlik sorunları birlikte aşmak için İran konusunda etraflıca önemli bir görüşme yaptıklarını” ifade etti.

Her ne kadar Biden, İran, nükleer anlaşma taahhütlerine bağlı kalmadığı sürece yaptırımları kaldırmayacağını söylese bile, finansal kısıtlamaları hafifletmek doğru yönde atılacak bir adım. Bu adım, uluslararası yardıma ve koronavirüs salgınında rahatlamaya ya da Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) İran’ın 5 milyar dolar kredi talebi sürecine olanak sağlayabilir. Bunun, diplomasiye karşı olanları susturabileceğini söylemeye gerek yok. 

Ortak Kapsamlı Eylem Planı ya da JCPOA olarak bilinen çok taraflı anlaşmanın, nükleer silahların yayılmasını önlemede ve diplomaside zor kazanılmış bir zafer olduğu yeteri kadar vurgulanmaz. Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğine sahip olan JCPOA, İran’ın nükleer programının barışçıl niteliğini garanti ediyor ve Orta Doğu’da nükleer silahların yayılmasını önlüyor.

Hem ABD hem de İran, sınırlamaları zorlamayı durdurur, diplomasi ve profesyonelliği masaya koyarlarsa ve nükleer ile ilgili taahhütleriyle çelişkili olarak artan adımları ve soyutlama yanlısı hevesleri düzeltirlerse kazanırlar. Bu, ABD’nin etkisiz yaptırımlarını uygulaması ve ürkütmesi ve İran’ın, JCPOA’yı onaylayan Birleşmiş Milletler (BM) 2231 sayılı kararıyla belirlenen uranyum zenginleştirme ve depolama konusunda anlaşmanın parametreleri ve kısıtlamalarına bağlılığını gevşetmemesi anlamına geliyor.

BIDEN VE EKİBİNİN İRAN POLİTİKASINDAKİ YAKLAŞIMI YENİDEN DÜZENLEMESİ ZAMAN ALABİLİR

Amerikalı ve İranlı yetkililerin, “hayır” diyen kimselerin diplomat olmadığını anlaması gerekiyor. Bir tarafın, aynı şeyi yapması için ilk olarak diğerinin harekete geçmesini talep etmek yapıcı değil. Her ne kadar ABD, çok taraflı anlaşmayı ilk ihlal eden taraf olsa bile, iki taraf “eylemler için eylemler” ticaretini yapabilir. Avrupa Birliği (AB) bu fikri destekliyor ve bu eylemleri koordine etmeye yardımcı olabilir. Bu tarafları masaya getirmenin en kesin yoludur.

Bazıları, Biden yönetiminin JCPOA konusunda bazı şüpheleri olduğunu söyleyebilir. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jen Psaki, geçen hafta cuma günü yapılan toplantının, “bir karar toplantısı” olmadığını ve “İran’ın tam uyumla geri dönmesi durumunda ABD’nin de aynısını yapacağını ve daha sonra bunu, diğer alanlardaki kaygıları da gidermek amacıyla uzun ve güçlü bir anlaşma oluşturmak için bir zemin olarak kullanacağını” söyledi.

Açıkçası bu iç tüketime yönelik bir adım. Bu fikir, birçok Amerikalının ve sivil toplumun JCPOA’yı desteklediğini gösteren kamuoyu yoklamaları göz önüne alındığında, ABD için ülke içinde ve dışında siyasi güvenilirlik ve diplomatik güç oluşturmaktadır. 

Biden yaptırımları kaldırmak için acele etmiyorsa, açıkça kuruntulu davranışlar içindeki güçler ve lobi gruplarına katılmak için zaman kazanmak istediği içindir. Bu yüzden, Biden ve ekibinin İran politikasındaki iki taraflı yaklaşımı yeniden düzenlemesi zaman alabilir.

Biden yönetimi ayrıca, İran’ın sert tavrını görüşmelerin başlangıç noktası olarak yumuşatmaya çalışıyor. Belirlenmiş fikir, Tahran yönetimi, orijinal formatındaki anlaşma için geçmişe dönmenin mümkün olmadığında ısrar ettiği için JCPOA’yı iyileştirmek ve geniş bir güvenlik düzenlemesine dönüştürmek.

İKİLİ İLİŞKİLERDE “BÖLGESEL GÜVENLİK” VURGUSU

Tahran yönetimi, anlaşmanın, “diğer kaygı verici alanların üzerine eğilmeye” dönüşmesi konusunda düşünmeye ikna edilmesi halinde, Biden, “süper maksimum ekonomik baskı” kampanyası izleyen güçleri, iradelerini İran’a zorla kabul ettiremeyecekleri konusunda ikna edebilir. Bununla birlikte, barışçıl mübadele olmadan barış olamayacağı için, Biden’ın söz vererek kendini bağlamadan önce, rüzgârın hangi yönden estiğine bakması ve görmesine ihtiyaç bulunmuyor. Hiçbir ABD yasası, yaptırımları kaldıramayacağını ve Washington’ı tekrar uyumlu davranmayacağını söylemiyor. Biden, Trump’ın anlaşmayı terk etmek ve kendini uluslararası sahnede zor durumda bırakmamak için kullandığı Ulusal Güvenlik Politikasının 11 numaralı genelgesini basitçe kaldırabilir.

Sonuç olarak, bölge ve dünya bunun ötesindeki düşmanlıkların artmasını göze alamaz. Sertlik yanlılarının baskın olduğu İran parlamentosu, ekonomik savaşından vazgeçmesi için Washington yönetimine bir süre veren bir yasayı kabul etti. Yasa, yaptırımlar 21 Şubat’a kadar hafifletilmezse hükümete hassas nükleer faaliyetleri hızlandırması gerektiğini vurguluyor. Bu olursa, aynı şeyi daha çok öneriyor gibi görünen Washington’daki uzmanlar sınıfı için büyük bir diplomatik aşağılama olacaktır.

İyi ya da kötü, sertlik yanlısı taraf haziran ayında İran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya hazırlanıyor ve bunun sonucu olarak, ABD-İran ilişkilerinde ve bölgesel güvenlikte bir belirsizlik ortaya çıkacaktır.