Global Times / Lin Lan
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Batı’nın göz yumması ve hatta cesaretlendirmesiyle Japonya, Fukushima Daiichi Nükleer Santrali’ndeki radyoaktif madde bulaşmış atık suyu kendi bencil çıkarları uğruna denize boşaltmaya karar verdi.
ABD’nin müttefiki Japonya’nın bu tür insanlık karşıtı eylemleri uzun süredir Washington yönetimi tarafından görmezden geliniyor. Hâl böyle olunca yeni Japonya Başbakanı Fumio Kishida yönetimi bu tür bencilce bir politikayı şaşırtıcı olmayan bir şekilde miras aldı. Japon balıkçıların ve Japonya’nın komşusu ülkelerin karşı çıkmasına rağmen, Kishida, nükleer atık suyu denize boşaltma planlarının ertelenemeyeceğini söyledi. Japonya başbakanı olarak harap haldeki Fukushima Daiichi Nükleer Santrali’ne yaptığı ilk ziyaretinden sonra Kishida, “Su konusunun ertelenmemesi gereken hayati bir konu olduğunu güçlü biçimde hissettim.” dedi. Bu Kishida’nın, eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin sorumsuz nükleer atık su politikasını tamamen miras aldığını gösteriyor. 2019 yılı gibi erken bir tarihte, dönemin Japonya Çevre Bakanı Yoshiaki Harada, “atık suyun okyanusa boşaltılması ve seyreltilmesinin” tek çözüm olduğunu ifade etmişti.
KISHODA “SORUMSUZ NÜKLEER ATIK SU POLİTİKASINI” MİRAS ALDI
Kishida ve selefi eski Japonya Başbakanı Yoshihide Suga, Japon hükümetinin politikasının devamlılığını sürdürmek, Çin ve Güney Kore ile diplomatik oyunlarda pazarlık kozunu kullanmak için bu tür bir kararı devam ettirdi. Ancak radyoaktif madde bulaşmış atık suyu denize boşaltmaya ilaveten gerçekten Japonya için başka bir seçenek yok mu?
Greenpeace Doğu Asya’nın kıdemli nükleer uzmanı Shaun Bernie Global Times ile önceki röportajında şöyle demişti: “Radyoaktif madde bulaşmış suyun Pasifik Okyanusu’na boşaltılması kaçınılmaz bir durum değil. Fukushima Daiichi Nükleer Santrali sahasında ek tanklar için yeterli depolama alanı bulunduğu için süre bitimi lafı yapaydır.”
Açıkçası Japonya diğer alternatifleri de düşünebilirdi. Fakat Japonya, bütün insanlar için en kolay, en sorumsuz ve en zarar verici yolu seçti. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde ana akım Batı medyası genel olarak Japonya’nın kararına gözünü kapadı. Hiçbir büyük Batılı medya kuruluşu, Kishida’nın bencil kararını ABD’nin ideolojik kampına mensup olmayan ülkelere yaptığı gibi eleştirmedi. Heilongjiang eyaleti Sosyal Bilimler Akademisi Kuzeydoğu Asya Çalışmaları Enstitüsü Başkanı Da Zhigang, Global Times’a verdiği demeçte, “ABD, ABD-Japonya ilişkilerinin istikrarını ve güvenilirliğini göstermeye çalışarak, bir müttefik olarak Japonya’yı manevi açıdan desteklemek istiyor. ABD, coğrafi uzaklığı yüzünden nükleer atık suyun kendisini etkilemeyebileceğine inanabilir.” dedi.
ABD, JAPONYA’NIN BİR SUÇ ORTAĞI GİBİ DAVRANDI
Japonya’nın sorumsuz ve bencil ulusal görüntüsü, nükleer atık su sonunda Pasifik Okyanusu’na boşaltılırsa daha fazla teyit edilecek ve kalıcı hale gelecektir. Çin ile Güney Kore gibi Japonya’nın komşu ülkelerinden insanlar kendiliğinden Japonya’nın deniz ürünlerini boykot edebilirler. Çin Sosyal Bilimler Akademisi Uluslararası Hukuk Enstitüsü’nden Profesör Wang Hanling, Japonya’daki ilgili bireyler ve şirketlerin, Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi dâhil olmak üzere yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceğine dikkati çekti.
Radyoaktif madde bulaşmış su bir kez suya boşaltıldığında, Japonya hükümeti çok büyük ihtimalle, Japonya’nın denizcilik stratejisinin önemli bir parçası olan denizcilik iş birliğinde söz hakkını kaybedecektir. Da, “Gelecekte denizcilik iş birliği söz konusu olduğunda, bazı ülkeler şöyle düşünebilir; Japonya kendi nükleer atık su konusunda bile sorumlu değilse, diğerleriyle ilgili iş birliğinden nasıl sorumlu olabilir?” ifadesini kullandı. Kishida, bencil siyasi düşünceleri için insanlığın geleceğini harap ediyor ve ABD, Japonya’nın bir suç ortağı gibi davrandı. Bu insan yapımı felaketin sonucu asla bütün insanlık tarafından yüklenilmemelidir.