CGTN / Hannan Hussain

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Senatosu Dış İlişkiler Komitesi liderleri 8 Nisan’da, Beijing’in “siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri ve ideolojik gücünü” ABD, ortakları ve genel olarak uluslararası düzene stratejik bir rakip olarak çerçeveleyen “2021 Stratejik Rekabet Yasası” başlıklı 280 sayfalık bir kapsamlı yasa tasarısı sundular.

Tasarı, Washington’ı kâğıt üzerinde bir “stratejik rekabet” politikası benimsemeye teşvik etse de, yürütme yöntemleri şüphe götürmez bir şekilde mücadele niteliğindedir: Hint-Pasifik’te artırılmış askeri finansman, Çin odaklı yaptırımların ilerletilmesi, Asya’nın önde gelen çok taraflı forumlarındaki önleme teşvikleri, Çinli işletmelerin incelenmesi ve Beijing’in altyapı bağlantı girişimlerine karşı koymak içi milyonlarca dolarlık fonlar.

Washington, askeri finansman cephesinde, Güneydoğu Asya’da bölgesel deniz barışını üstü kapalı bir şekilde baltalamak için yıllık 110 milyon doların üzerinde ödenek taahhüt ediyor gibi görünüyor. Tasarı, Çin’in askeri yeteneklerini ABD için kabul edilemez olarak ayrı tutan “Hint-Pasifik Deniz Güvenliği Girişimi” altında tüm işlevsel, istihbarat, eğitim ve deniz yardımını yönlendirerek bu değiş tokuşu doğruluyor.

Güneydoğu Asya müttefikleri arasında deniz etkinlik alanı bilincini geliştirmek gibi basmakalıp sözler, ABD’nin “ulusal güvenlik hedefleri” olarak pazarlanıyor. Sonuncusu, tasarının böylesine geniş tabanlı bir meşruiyet için hiçbir temeli olmadığından, bölgedeki ABD girişimi için sağlam bir teritoryal zemini olduğunu varsayıyor.

Bölgedeki son gelişmeler, dış müdahale için asgari bir iştah olduğunu gösteriyor. Çin ve ASEAN, Güney Çin Denizi’ndeki davranış kurallarının işleyişini hızlandırma konusundaki iyimserliklerini sürdürmeye devam ederken, Manila, bölgede deniz güvenliği konusunda istişareleri teşvik eden en son taraf oldu. Bu müdahale etmeme ivmesi, söz konusu tasarının amaçlarına aykırıdır.

İş dünyasında ve çok taraflı ticarette, milletvekilleri, sağlıklı bir rekabet çağını başlatmak bir yana, her iki ülke için de bir serbest piyasa standardı geliştirmeye dair hiçbir işaret göstermiyor. Tasarı, ABD hükümetine, Çin’in Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) taahhütlerini yerine getirmesine karşı lobi yaparken, sözde “rekabet karşıtı” endüstriyel politikalarına karşı çıkmasını da tavsiye ediyor.

Tasarı, her şeyden önce milyonlarca dolarlık “Altyapı İşlem ve Yardım Ağını” Pasifik’te borç danışmanlığı ve altyapı inşası için bir giriş olarak konumlandırıyor. Daha da önemlisi, bu girişim daha zorlayıcı bir gerçekle kıyaslandığında sönük kalıyor; sayısız ülkenin Beijing ile olan kredi müzakere taahhütlerini açıklamaya hazırlıklı olması gerekiyor.

STRATEJİK REKABET ÇERÇEVESİNE TEK TARAFLI YAPTIRIMLAR ENJEKTE ETMEK İŞE YARAMAYACAK

Kuşak ve Yol İnisiyatifi kapsamındaki kredilerin yanı sıra Çin Kalkınma Bankası, Çin İhracat-İthalat Bankası ve Asya Altyapı Yatırım Bankası tarafından yapılan bağımsız işlemler, ABD destekli finansal kurumlar altında borç erteleme uygunluğuna ulaşmanın gerçek maliyetleri arasında bulunuyor. Basitçe söylemek gerekirse, Washington’ın altyapısı ve borç erteleme teşhiri, gelişmekte olan ekonomilerin özerk devlet yönetimine yönelik kapsamlı bir gasptır. 280 sayfalık tasarı, Çin’in piyasa çarpıklıklarına ilişkin kendi “bulgularıyla” da çelişiyor. ABD Dışişleri Bakanı, Beijing’in politikalarının işletmelerinin “lehine ayrımcılık yaptığını”, dış pazardaki rakiplerinden kaçtığını veya maddi faydaları konsolide ettiğini gösteren bir rapor hazırlamalıdır -tüm bu spekülasyonlar daha önce gerçekler olarak ifşa edilmişti.

ABD Kongresi, uluslararası kuruluşlarda, istihbarat mekanizmasından daha önemsiz yollarla “Çin etkisi” oluşturmasını istiyor; egemen ülkelerin oy verme modellerini izlemek ve Çin’in teknolojik ekipman tedariklerine dair şüpheciliği geliştirmek.

Avrupa’dan Asya’ya, birçok ABD müttefikinin, kendi değer sistemleri içinde Çin karşıtı düşmanlık çağrısını etkili bir şekilde sınırlayarak dünya sahnesinde politik kamplaşmalara karşı direnişlerinin işaretini verdiklerini unutmayın. Bu, yasa taslaklarında ömür boyunca gözlemlenmesi gereken önemli bir kırılmadır, çünkü Washington, Beijing konusundaki tutumunun “diğer ulusların değerlerini” temsil ettiğini iddia ediyor.

Stratejik rekabet çerçevesine tek taraflı yaptırımlar enjekte etmek de işe yaramayacaktır. Tasarının 210. maddesi, milletvekillerinin Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki bireyler ve kuruluşların sözde “kötü huylu davranışlarını” ele almak amacıyla temel olarak gördükleri Kongre tarafından zorunlu kılınan bir dizi önlemle övünüyor. Ancak uzmanların ve yetkililerin son zamanlarda açıkça belirttiği gibi, Çin şirketlerine yönelik ABD cezalarının devam etmesi ülkenin ekonomik açıdan kendine yetme eksenini pek engellemiyor.

ABD’nin evdeki ekonomik çıkarlarına gelince, Trump tarzı taktikleri “yasal ve anayasal” bir zorunluluk olarak süslemek anlamına gelse bile, aynı nafile yaptırımların yerel kar getirmesi olası değildir. Nihayetinde, Stratejik Rekabet Yasası, uluslararası kurallara dayalı düzeni temelde yürütmek için ideal bir araç takımı sunar. Yasanın Beijing ile tartışmaya girmek konusundaki ağır vurgusu, Kongre’den geçerken az sayıdaki engelleri doğruluyor. Ancak, temel beklenti Beijing’e dünya sahnesinde meydan okuyarak uluslararası onaya davet çıkarmaksa, aynı yasa geçersizdir.