People’s Daily Online / Md Enamul Hassan

Bazı beyazların üstünlüğünü savunan politikacıların siyasi, ideolojik ve ekonomik muhaliflerine karşı propaganda savaşı vermek uzun süredir devam eden bir pratiktir. Siyasetçiler sık sık muhaliflerine karşı bunları kullandıkları için, dünya bunların propaganda stratejisinin farkındadır.

Bunların favori propaganda araçları insan hakları, demokrasi eksikliği, devlet baskısı, zorla çalıştırma, otokrasi, rastgele tutuklama ve soykırımdır. Politikacılar önce rakiplerinin bu sayılan suçları işledikleri iddiasıyla işe başlarlar. Onların medya kanalları bundan sonra temelsiz iddialara dayanarak karalama kampanyalarına başlar. Medya yapay bir dava oluşturup, rakiplerini cezalandırmak için elverişli koşullar yaratana dek kampanyalarına devam eder.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) liderliğindeki Batılı güçler, dünyadaki üstünlüklerine potansiyel tehdit olarak gördükleri birkaç İslam ülkesini yıktı ve milyonlarca Müslümanı öldürdü. Sonuç olarak, Batı egemenliğini tehdit eden hiç kimse kalmadı. Böyle bir durumda, zehirli gözler Çin’e çevrildi. Bir sosyalist ülke dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline gelirken, tek süper güç egemenliğini, ABD’nin yerine alma konusuna hiç ilgi göstermeyen Çin’e kaptırma endişesinden rahatsız olmaya başladı.

İmparatorluk o zamandan bu yana Çin’i bütün dünya üzerindeki gayrimeşru egemenliğine potansiyel bir tehdit olarak görüyor. Bu yüzden, Çin’in yükselişini ne pahasına olursa olsun engellemeye kararlı hale geldiler ve bu Doğu Asya ulusuna karşı topyekun bir propaganda başlattılar.

PROPAGANDA SAVAŞLARININ HEDEFİ OLARAK XINJIANG’I SEÇTİLER

Uzun planlardan sonra, propaganda savaşlarının hedefi olarak Xinjiang ve orada yaşayan Uygur Müslümanlarını seçtiler. Uzun zamandır Xinjiang’da Müslümanların sözüm ona ezilmesiyle ilgili uydurma masallar üretiyorlar. Birçok Batılı siyasetçi ve medya sözüm ona toplama kampları, kitlesel tutuklamalar, zorla çalıştırma ve zorla doğum kontrolü ile son olarak Çin’in kuzeybatı bölgesinde soykırımla ilgili sahte haberler yayıyor.

Bu propaganda malzemelerini akından inceledikten sonra, bunların dünyayı Xinjiang’la ilgili uydurma haberlerine inanmaya nasıl da kandırdıkları kolayca anlaşılabilir. Bu sahte hikâyelere medyada yayınlandıkları sırayı takip ederek incelersek, insan haklarının ihlal edildiği haberlerinin ardından toplama kampları ve bir milyon Uygur’un tutuklandığı haberlerinin geldiğini görürüz.

Kamplar ve tutuklamalarla ilgili haberler, asla Xinjiang’a gelmemiş sözüm ona Xinjiang uzmanı Alman bir antropolog olan Adrian Zenz’in bir araştırma raporuna dayanarak yayınlandı. Beni çok şaşırtan bir şekilde, bu sözüm ona uzman tutuklananların sayısını raporuna yurt dışındaki Xinjiang ayrılıkçılarının kurduğu bir çevrim içi televizyon kanalı olan İstiqlal TV’den almış.

Bu bilginin sözde kamplar ve tutuklamalarla ilgili haberlerin doğru olup olmadığını anlamak için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Ama birçok Batılı medya kanalı uzun zamandır sahte ve uydurulmuş haberlere, Çin’i dünyanın geri kalanından soyutlama amaçlarına hizmet etmek için eleştirel bir süzgeçten geçirmeden kullanıyor. Fakat, bazı medya kanalları ayrıca haberlerin sahte olduğunu objektif ve araştırmacı gazetecilik yaparak kanıtladı.

Çarpık medya daha sonra Xinjiang zorunlu çalıştırma ve zorunlu doğum kontrol haberleri ile devam etti. Bu kez de, temelsiz haberlerini uydurmak için sözüm ona uzman Adrian Zenz’in başka bir raporunu kullandılar. Ancak çok sayıda uzman bu rapordaki bilgilerin gerçekliği konusunda sorular gündeme getirdi.

Bunlardan bazıları, çalışmada sadece dört kadınla görüşme yapıldığına ve bunların tamamının ABD’de yaşadığına işaret ederek raporu reddetti. Bu uzmanlar, gönüllü olarak sürgüne gitmiş bu dört kadının tanıklığına dayanarak, 25 milyonluk nüfusa sahip Xinjiang’ın tümü için sonuçlar çıkarılamayacağı görüşündeler. Ne yazık ki, bazı Batılı medya kanalları bu haberleri doğrulamadan ve geçerliliğini sorgulamadan gerçek diye yayıyor

BATILI PROPAGANDACILAR KENDİ BÖLGELERİNDE İNSAN HAKLARINI İYİLEŞTİRMELİ

Bu medya kanalları için nihai işi eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo yaptı. Görevinin en son gününde, Çin hakkında yanlış açıklamalarda bulunarak üne kavuşmuş olan Pompeo, Çin’i Xinjiang’da soykırım uygulamakla suçladı. O günden bu yana sözüm ona ana akım medya kanalları Çin’i soykırımla suçluyor.

Medya Pompeo’nun suçlamalarını doğruluğunu çapraz kontrole tabi tutmak için bölgeye gitmeye bile vakit bulamadı. Bu propagandaya dayanarak, Kanada açıklamayı destekledi, bu da propaganda hikâyelerinin Çin’i karalamak ve böylece küresel arenadaki genel ilerlemesini baltalamak için bilerek hazırlandığını kanıtlıyor.

Buna ek olarak, Xinjiang’daki Uygur topluluğunun nüfusuna yakından bir göz atarsak, soykırım suçlamasının tarihteki en büyük yalan olduğunu görürüz. Eğer ortada herhangi bir türden soykırım olsaydı, Uygun nüfusu yıllar içinde azalırdı.

Ama gerçekler, 1978 ile 2018 arasındaki 40 yılda Xinjiang’daki Uygur nüfusunun 5,55 milyondan 11,68 milyona çıktığını ve bölgenin toplam nüfusunun yüzde 46,8’ini oluşturduğunu gösteriyor.

İslam Konferansı Örgütü, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu’nun birçok delegesi, Müslüman olan ve olmayan ülkelerden birçok gazeteci, diplomat, dini önder ile siyasetçi, Xinjiang’ı ziyaret ederek ve durumu bizzat kendileri yerinde görerek bu propagandayı çoktan çürüttü.

Heyetler ayrıca Çin’i bölgedeki hızlı kalkınma ve yoksulluğun sona erdirilmesi için takdir ettiler. Sonuç olarak, Çin karşıtı güçler dünyayı propaganda hikâyelerine inanmaya kandırma konusunda başarısız oldu.

Çin hükümeti Uygurların geçim şartlarını, yaşam tarzlarını ve sosyoekonomik durumlarını iyileştirerek bölgenin olağanüstü kalkınmasını sağladı, bu da yoksulluğun ortadan kaldırılmasıyla sonuçlandı.

Bana göre, Xinjiang’da soykırım iddiası, küresel süper gücün dar siyasi çıkarlarından kaynaklanan tamamen temelsiz bir iddiadır. Bu Çin’in iç işlerine doğrudan bir yabancı müdahaledir. Batılı propagandacılar yeryüzündeki üstünlüklerini sürdürmek için bir bahane bulmak yerine, kendi bölgelerinde insan haklarının durumunu iyileştirmek için çalışmak zorundadırlar.